Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’de sona erdi. Erdoğan toplantı sonrası açıklamalarda bulundu: “Bu iktidar faizi artırmayacak. Tam tersine biz, faizi düşürmeye devam edeceğiz” dedi.
İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle; “Siyasi ve ekonomik olarak kendi yolumuzu çizmeye her teşebbüs edişimizde kendimizi darbelerin, istikrarsızlıkların, krizlerin içinde bulduk. Büyük demokrasi ve kalkınma atılımı sayesinde nihayet kendi amaç ve vizyonunu belirleyip, uygulayabileceği iklime kavuştuk.
Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini şahsen kendisi tayin eden, uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Kendi ekonomik ve toplumsal programlarını hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Medeniyet ve tarih birikiminin farkına varmış, bunun gerektirdiği insani duruşu her alanda ortaya koyabilen bir ülkedir.
Geçtiğimiz hafta BM’de ülkemizin milletlerarası alandaki resmi ismini Turkey’den Türkiye’ye çevirmiş olmamız da işte bu yeni periyodun sembollerinden biridir. Kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız göğüslerini gererek ülkelerin ismini Türkiye olarak tabir edebileceklerdir.
Bugün Kabine toplantımızda bu kararı da aldık. Gerçekten BM’de de bu yazışma gündeme külliyen girmiş durumdadır. Düne kadar bize yapamazsınız dedikleri ne varsa hepsini yaptık, yapmayı sürdürüyoruz.
‘TÜRKİYE, ÜZERİNE KONAN İPOTEKLERİ KALDIRMIŞ BİR ÜLKE’
Düne kadar bize altından kalkamazsınız dedikleri ne varsa hepsinin altından kalktık. Türkiye üzerine konan ipotekleri kaldırmış bir ülkedir. Bu sayede geçtiğimiz 20 yılda ürettiğimiz ulusal gelirin dörtte birini yatırımlar için kullanarak, istihdamı yüzde 42 yükseltmeyi başardık.
Biz altyapımızı yeni baştan inşa ederek tesir alanımızı inşa ederek ülkemizi geleceğe hazırladık. Mandacı zihniyetlerin, müstemleke heveslerin anlayamadıkları hakikat işte budur.
Hudut ötesi harekatlarımızdan NATO içindeki tartışmalara, global krizlere karşı tutumlarımızdan her alanda bu idrak noksanlığını görmek mümkündür. Biz neyi, niye, nasıl yaptığımızı biliyoruz. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biliyorum. Milletim müsterih olsun, gönlünü ferah tutsun.
‘PARLAK BİR GELECEK BİZİ BEKLİYOR’
Parlak bir gelecek bizi bekliyor. Büyük ve güçlü Türkiye inşasında kat ettiğimiz her uzaklık atılmış bir adımdır. Kâfi ki birlik, beraberlik ve kardeşliğimize halel getirmeyelim. 2053 vizyonunun bir afaki telaffuz değil süratle yaklaştığımız bir hakikat olduğunu daima birlikte göreceğiz.
Bizim hayallerimiz de, vizyonlarımız da, gayelerimiz de milletimizin güvenliği, huzuru ve müreffeh geleceği içindir. Biz bu sayıları rastgele seçmediğimiz üzere lafta da bırakmıyoruz. Bizden sonraki jenerasyonlara bırakacağımız 2053 vizyonumuzu somut maksatlara dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz.
‘ORMAN VARLIĞINI YÜKSELTEN AZ ÜLKELERDEN BİRİYİZ’
Etraftan başlayarak tüm hizmet alanlarındaki hazırlıklarımızı uygulamalara, planlara dönüştürüyoruz. Birileri etraf ismine yalnızca salon toplantıları yapar yahut sokakları yakıp, yıkarken biz daha yeşil çevrelere imza attık. Dünyada orman varlığını yükselten az ülkelerden biriyiz. Ülke genelinde korunan alan ölçüsünü yüzde 12’ye varan artırarak tabiat güzelliklerimize adeta şemsiye oldu.
81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi projesine başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir. Gayemiz Evliya Çelebi’nin bir sincabın Edirne’den Kars’a toprağa basmadan ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu tasvirini hayata geçirmektir.
‘İKLİM KANUNU’NUN HAZIRLIKLARINA BAŞLADIK’
Paris İklim Mutabakatı’na taraf olurken daha adil bir dünya için, mazlum ve mağdurların haklarını koruyacak perspektifle hareket ettik. 2053 vizyonumuzun merkezine iklim değişikliğiyle gayret programımızı yerleştirdik. İklim Kanunu’nun hazırlıklarına başladık. Güçten güneşten, rüzgara yenilenebilir kaynaklara yatırımları daha da arttırıyoruz.
Pak ulaşım ağını genişletiyor, demiryolu ve denizyolu nakliyatını teşvik ediyoruz. Atık idaresinde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım olayını yüzde 60’lara çıkarmayı planlıyoruz. Ormanları genişleterek yeşil koridorları arttırarak tabiat temelli tahlillerle karbon istikrarını sağlıyoruz.
Tüm imkanlarımızı yeşil kalkınma seferberliğine dahil ediyoruz. Finansmanda pak üretim modellerine yönelik yatırımları destekleyerek ülkemizin cazibe merkezi haline gelmesine katkı veriyoruz. Afetlerde vatandaşlarımızın ziyanlarını süratle telafi ederek mağduriyetlerin önüne geçiyoruz. Yeşil dönüşüm atağının tüm eğitim kademelerinde müfredata girmesini sağlıyoruz.
İklim elçileriyle gençlerimizi uzman seviyesinde yetiştirip iklim dostu dönüşüm süreçlerine dahil ederek yeni bölümler yeni istihdam alanları oluşturuyoruz. İklim Değişikliğiyle Uğraş Türkiye Modeli vizyon evrakı ile tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini de ihmal etmiyoruz.
Biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz. Türkiye 2053 maksatlarına ulaşacak inancı ve kararlılığıyla gerisini takdiri ilahiye ve milletimizin irfanına bırakıyoruz.
Geleceği diğerlerinin yaptıklarını izleyerek değil kendisi şahsen inşa ederek şekillendirmeye talip her bir evladımıza şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye’nin geldiği yol bilhassa bunu yol ayrımı olarak kabul edecek olursak en çok tartışmaya sebep olan tercihi hiç elbet iktisat programı olmuştur. Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur bağlantısı üzerine kuran kesin inançlılar ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya çalışmamaktadır.
Enflasyon bir sorun mudur? Evet bir problemdir. Fakat Türkiye’nin sıkıntılarının asıl sebebi tek başına bu başlık mıdır? Şayet o denli olsaydı geçmişte sayısız kere uygulanan enflasyonla gayret programları sayesinde ülkemiz tüm sıkıntıları çözmüş olurdu. Ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu, yanlış tedavilerin uygulandığı bir gerçektir.
Türkiye iktisadını aşikâr çizginin üzerine çıkartmayarak yüksek faizle yıllarımız heba edilmiştir. Bu kısır döngünün birinci adımı enflasyonun tarifi ile başlıyor. Batının iktisat mecralarına göbek bağıyla tabi olanlara nazaran enflasyon insanların ve kamunun çok tüketiminden kaynaklanıyor.
Tüketimi azaltıp, fiyatları düşürmek olarak düşünülüyor. Burada kazanan kim? Tuzu kuru bir kesim. Dışarıdan gelen sıcak para sahibi onlar. Ucuzlaya döviz sebebiyle ülkeyi yabancı tüketim eserlerin pazarı haline getiren ithalatçıları unutmamak lazım. Pekala kaybeden kim? İşsiz ve aşsız kalan, umutları törpülenen milyonlar.
